Dünya Mimarlık Günü kutlu olsun

A+ A-

7 Ekim Dünya Mimarlık Günü:
Ozan Turhan
MESA Mesken İnşaat Grup Başkanı ve Genel Müdür

Dünya Mimarlık Günü’nün 2024 teması «Katılımcı Kentsel Tasarımda Gelecek Nesillerin Yetkilendirilmesi» olarak belirlendi. Bu tema ile ilgili görüşleriniz nelerdir?


Kentsel hafızanın devamlılığı ve yaşatılabilmesi noktasında “Katılımcı Kentsel Tasarımda Gelecek Nesillerin Yetkilendirilmesi” temasını çok değerli buluyorum. Genç mimarların kentsel planlama ve kalkınmadaki rolünün vurgulanması hedefiyle seçilmiş bir tema. Bu tema, aynı zamanda sürdürülebilir kalkınma için gerekli olan yeni bakış açılarına katkıda bulunarak, genç mimarları süreçlere katılmaya teşvik ediyor. Günümüzde mimarlık camiası da katılımcı tasarıma çok olumlu bakıyor. Burada ortak yaşam alanlarının tasarımından bahsediyorsak, farklı paydaşların buna katkı sunmasının, özellikle de genç mimarların ve gelecek nesillerin yeni fikirlerle, yeni bakış açılarıyla vereceği desteğin çok kıymetli olduğunu düşünüyorum.

Genç mimarlar, bu sürecin nasıl bir parçası olabilirler? Geleceğin şehirlerini şekillendirme konusunda gençlerin rolü nedir?

Mimarlık bir yapı yapma pratiğinden öte, insanla ve toplumla doğrudan ilişkili olan bir disiplin. Çoğu akademik öğreti, eğitim sürecini de bunun üzerinden şekillendiriyor. Bugün dünyada artık birçok örneğini gördüğümüz katılımcı odaklı ve toplumsal fayda üzerinden inşa edilen mimarlık ve kent anlayışı gelecek için de umut vadediyor. Genç mimarların da bu yeni geleceğin şekillenmesinde daha etkin olmaları gerekiyor. Çünkü, geleceğin şehirleri diyoruz, yani gelecekten bahsediyoruz. Doğal olarak genç mimarlar geleceğin şehirlerinin ana hatlarını şekillendirecekler. Gelecek için güncel olan onlar. Genç mimarlar, inovatif fikirleri ile şehirlerin dönüşümünün, geleceğe evrilmesinin merkezinde olacaklar. Bu çok önemli bir rol ve bunun içinde daha fazla inisiyatif üstlenmeleri gerekiyor. Böylelikle yaratıcı, yenilikçi fikirleriyle geleceğin yaşanabilir şehirlerinin inşasında daha fazla katkı sunabilirler.

Mesa Holding’in projelerindeki sürdürülebilir mimarlık yaklaşımlarından bahseder misiniz?

Mesa Holding’in, ‘gelecek’ hassasiyeti, ‘sürdürülebilirlik’ kaygısı doğal olarak projelerine de yansıyor. Çevresel sürdürülebilirlik bağlamında, LEED sertifikalı projeleri hayata geçirmiş olmanın yanı sıra atık su yönetimi ile inşaat süreci ve binanın tüm yaşam süresini kapsayacak şekilde su kullanımı, gri su arıtma sistemleri ve enerji verimliliğini artırmaya yönelik ısı pompası gibi sitemlerin kullanımını tercih ediyoruz. Bunun yanında, projelerimizde kullandığımız malzemelerin seçimi, daha az karbon ve çevresel verimliliği daha yüksek olan inşaat yöntemlerini tercih ediyor, tüm bu alanlarda en yeni ve yenilikçi teknolojileri kullanmaya özen gösteriyoruz. Özellikle bulunduğumuz çevreye değer katacak uygulamaları çalışmalarımızda her zaman önceliklendiriyoruz. Projelerimizi geliştirirken iklimsel değişikliklere dayanıklı yapılaşmayla gelecek odağında yaklaşımları benimsiyor ve uyguluyoruz. Örneğin Mesa Bodrum Demirbükü projemizde, peyzajın bölgenin doğasına, doğal dokusuna, florasına, mikro-iklimine, toprak ve su yapısına uygun olması sayesinde suya asgari düzeyde ihtiyaç duyulmasını sağladık. Geçmişten bugüne pek çok projemizde bu ve benzeri uygulamalara yer verdik.

Sürdürülebilirlik nosyonu; sosyal, ekonomik ve çevresel boyutlarıyla bütüncül olarak ele alınması gereken bir konu. MESA olarak konut yapıları başta olmak üzere farklı tipolojilerde yapıları ve projeleri hayata geçirirken, çevresel sürdürülebilirlik bağlamındaki tüm bu uygulamalarımızın yanı sıra sosyal açıdan da yaptığımız işlerin toplumsal etkisine yüksek önem veriyor, gelecek odaklı yaklaşımlar geliştirmeye özen gösteriyoruz.

Geleceğin şehirleri nasıl olmalı?

Günümüzde dünya nüfusunun büyük çoğunluğu kentlerde yaşıyor. Önümüzdeki çeyrek asır içinde bu sayının giderek daha da artacağı tahmin ediliyor. Dolayısıyla bu talebin karşılanması için yeni şehirlere ve mevcut şehirlerin de dönüşümüne ihtiyaç olacak. Genç mimarların inovatif fikirlerinin şehirlerin dönüşümünde önemli rol aldığı yeni nesil bir şehirleşmenin bizi beklediğini düşünüyorum. Tabii buna farklı bakış açılarıyla bakmakta da fayda görüyorum. Birincisi, teknolojinin odağında olduğu akıllı şehirlerden bahsedebiliriz. Teknoloji artık hayatımızın neredeyse her alanında, hatta her anında önemli bir yer tutuyor. Dolayısıyla teknolojinin insanların konforuna sunulduğu, yapay zekanın, nesnelerin internetinin öne çıktığı akılı ev konseptleri, yeni geleceğin önemli bir parçası olacak gibi görünüyor. Bu anlamda teknolojiyi hayatın içine katan ama bağlamı da göz ardı etmeden, yaşam alanlarının doğa ile etkileşimini de ön planda tutan yaklaşımlarla yapılacak uygulamaların, geleceğin şehirlerinin şekillenmesinde önem teşkil edeceğine inanıyorum. Ayrıca bilindiği üzere pandemi ile birlikte, daha az katlı ve müstakil yaşam alanları çok fazla ilgi görmeye başladı. İnsanlar şehrin içinde, her türlü imkana sahip oldukları ama hayatı daha müstakil yaşayabilecekleri mekanları daha fazla tercih ediyorlar. Bu nedenle geleceğin şehirlerinde, teknolojinin tüm imkanlarının insanların hizmetine sunulduğu, daha konsept ve daha müstakil yaşam alanlarının öne çıkacağı kanaatindeyim. Özetlemek gerekirse bizi gelecekte; genç mimarların yaratıcı fikirleri ile değer kattıkları, teknolojiyle donatılmış ama hayatı çok daha özel sunan şehirlerin beklediğini söyleyebiliriz.